Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hakan
Bundan önceki anayasa referandumunun evet kampanyasını Hakan Şükür başlatmıştı, "ülkemizin geleceği için evet diyorum" demişti. Şu anda terörist olarak aranıyor, yurtdışına kaçmak zorunda kaldı, babasını bile tutukladılar, malına mülküne el kondu. Nazlı Ilıcak evet' in en büyük destekçisiydi, "tahakküm edici havadan kurtulmak
Sayfa 90 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın Doğuşu
"Doğmakta olan yeni Türk devletinin esas niteliği bu sırada henüz oldukça belirsizdi. Osmanlı saltanatı hemen hemen bir yıl önce kaldırılmıştı. Ülke, sadece meclis başkanını değil bakanları, daha doğrusu vekilleri de doğrudan seçmiş olan Millet Meclisi tarafından yönetilmekteydi. Meclisle Halife Abdülmecit Efendi arasındaki anayasal ilişkiler
Sayfa 200 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Soyut İlericilik ve Gericilik
Batılaşmanın asıl fonksiyonunun hâkim zümreleri güçlendirmek olduğunu daha önce belirtmiştik. Dolayısıyla halk kitleleri kendi yoksulluklarını Batılaşmanın dış görüntülerinden bilmişlerdir. Ekonomik mekanizmasını sezemedikleri bir oluşumun yalnızca belirtisini, hukukunu, giyimini, 'medeni' yaşayış tarzını suçlamış; Batı şekillerine
"Demokrasimizin aksaklıkları hiç değilse sandığı kapsamıyor. Demokrasi ve seçim bir usul meselesidir, usule soğukkanlı bir biçimde uyulur ve kanun uygulanır. Yani iradeler saptırılsa da sandığa atılan oyun kutsiyetinin korunması gerekir."
Sayfa 120
Cumhuriyet idaresinin ve ideolojisinin dinle alakalı bahislerde hiç değişmeyen bazı katı tarafları ve bilerek bütün tarihi boyunca muğlak ve müphem bırakılmış bölgeleri olmakla beraber bazı alanlarda değişikliklere, tashih ve tadillere gittiği dönemler de olmuştur. Cumhuriyet dönemini Cumhuriyetin ilânıyla değil de Millî Mücadele ve Ankara'da
Mobbing Bank Diyor ki;
Halkçılık Demokrasisi Toplumun büyük kısmının neden eğitimsiz, mesleksiz ve fakir olması için özel bir çaba gösteriliyor? Bu zulümden beslenenlerin düzenini kimse bozmasın diye. Çünkü eğitimsiz, mesleksiz ve fakir kalanların yarısının diğer yarısına düşman edilmesi bu yöntemle mümkün. Onlar kendi aralarında birbirlerini yerken zalimler de
Reklam
"Doğu" olmasaydı eğer, "Batı" da olmazdı. Batı Doğu'yu "ötekileştirmek" suretiyle, başka bir deyişle, kendisinin tamamen zıddi olan bir "Doğu" icat ederek, Doğu'yu "Doğululaştırarak kendisini tanımlar. Bu ötekileştirme işlemiyle, kendisinde olan iyi şeylerin Doğu'da olmadığını ve kendisinde olmayan kötü şeylerin hepsinin Doğu'da var olduğunu iddia eder. Oryantalist söylemde Doğu, her zaman Batı'dan farklı bir şeyle, Batı'nın sahip olduğu varsayılan bilim, demokrasi, rasyonalite, ilerleme fikri, sivil toplum vb. özelliklerle kıyaslanarak tanımlanır. Doğu durağandır. Doğu'nun her bölgesi oryantalist söylem için aynıdır. Cezayir ile Endonezya, Türkiye ile İran, Tunus'la Körfez da emirlikleri arasında fark yoktur. Lord Cromer'in şahsında Batı için, Doğulu duygusaldır, bünyesi "mantık"ı kaldırmaz. Bu Doğu konuşamaz, kendisini anlatamaz; Batı kendisi için konuştuğu gibi Doğu adına da konuşur. Başka bir deyişle, eğer Doğu kendi kendisini temsil edemiyorsa, temsil edilmesi gerekir.
Reis Paşa Hazretleri, Türkiye Devleti'nin hukuk teorisini tespit eden tarihi nutuklarında "Türkiye'nin sahibi, efendisi, köylüdür" demişti. Devletimizin şiarı milli hâkimiyettir; milletin, ahalinin, halkın hâkimiyeti, hükümdarlığıdır. Siyaset ve hukukta bir terim haline gelmiş tabiri kullanırsak Türkiye bir demokrasidir. Demokrasi, halkın memlekete hâkim olması, hükmetmesi ve dolaylı olarak hükümet işlerini yönetmesi demektir. Halbuki halkın, -teoride olduğu gibi- tam hâkimiyeti şöyle dursun, hatta hükümetin işlerine az çok etki edebilmesi için bile hükümet, hâkimiyet, iktisat, hukuk, idare ve siyaset hakkında şöyle böyle -isterse en temel, en basit olsun- malumatı bilmesi icap eder. İşte bunun içindir ki demokrasinin gerçekleşmesine samimi taraftar olanlar halkın siyasi eğitim ve öğretimine çok önem verirler. Mecburi, genel ve parasız eğitim demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Herkes sepici, demirci, elektrikçi olmaz; fakat halk hâkimiyetini faydalı görüp kabul eden memleketlerde herkes biraz hukukşinas, biraz iktisatçı, biraz siyasi olmaya mecburdur; bununla mükelleftir.
Sayfa 129Kitabı okudu
·
Puan vermedi
Atatürk'ün entelektüel portresi
Prof. M. Şükrü Hanioğlu’nun Bağlam Yayınlarından Eylül 2023’te yayımlanan 1000 sayfalık(XXİV+20[giriş]+854[asıl metin]+125[kaynakça+dizin]) “ATATÜRK Entelektüel Biyografi” adlı eserini okudum. Not alarak okuduğum için 15 günde bitirebildim. Dipnotlardaki işaretlenen eser ve makaleleri de mümkün olduğunca kütüphanemden tekrar gözden
Atatürk
AtatürkŞükrü Hanioğlu · Bağlam yayınları · 202310 okunma
The Independent gibi gazetelerin darbelerden çok çeken bir Türkiye'den bahsettiği görülüyor. Sağın ve eski solun belirli simaları bu konuda yoğunlukla bir araya geliyorlar. Önceleri velev ki aynı mektepte okumuş olsalar da bir fincan kahveyi beraber içmeyen, hatta selamlaşmayan adamlar birkaç yıldır ortak programlar yapıyor, kitaplar yayımlıyor ve Türkiye'nin darbeler tarihi için hak hukuk demokrasi gibi kutsal kavramların etrafında tarihi olayları da saptırarak yeni yorumlara gidiyorlar. Askerlik, askersizleşme ve saf demokrasi düşüncesi kadar, AB projelerinden yararlanmada da üzerinde durulan bir nokta oluyor.
Sayfa 148
Reklam
1961 Anayasası
1961 Anayasası aslında demokrasi ile pek de bağdaşmayan bir şekilde hazırlanmıştır. Milli Birlik Komitesi, CHP ve Silahlı Kuvvetler Birliği'nin desteğiyle 16 Aralık 1960'ta Kurucu Meclis'i oluşturmaya karar verdiğinde, meclisin kuruluş yasası o sırada kesin olarak kapatılmış olan DP'nin eski üyelerinin yeni yasama organına katılmasına izin vermemekteydi. Dolayısıyla Kurucu Meclis esas olarak CHP'nin ve bir grup sol eğilimli aydının kontrolünde kalmıştır. Bu Kurucu Meclis tarafından hazırlanan anayasa 9 Temmuz 1961'de halkoyuna sunulmuştur.
'Ermeni Soykırımı' konusunda şu gerçeği bir kez daha özetlemekte yarar var: Türkiye'nin bugün önündeki problem ne 'inkâr' ne de 'ikrar' sorunudur. Türkiye'nin temel sorunu idrak'tir. Aslolan, Türk toplumunun tarihsel gerçekliğin farkına varmasıdır. Bu da ancak Türkiye'deki demokrasi mücadelesinin gelişmesiyle mümkün olur. İdrak sürecinde ise Türkiye'nin ciddi bir şekilde alternatif tarih etüdüne ve bunun için de demokratik bir ortama ihtiyacı var. İdrak sürecini yaşamakta olan bir toplumun bireylerine içerden inkârı ya da dışarıdan da ikrarı siyasal baskılarla ya da yasalarla dayatmak, benzer bir işgüzarlıktır. Böylesi bir yöntem, idrak sürecine indirilecek en büyük darbedir. İdrak edilmemiş bir inkârın veya ikrarın hiç kimseye bir yararı olamaz. Bu idrak sürecinin farkında olmayan veya görmezden gelenlerin dış dayatmaları ise süreci kısaltacağı yerde uzatıyor. Şu yaşanan süreçte Türk toplumuna tarihsel gerçekliği kabul etmesini, olanı 'soykırım' olarak adlandırmasını ve ikrar etmesini dayatanların, Türk toplumunun güncel gerçekliğini iyi okuyabildikleri söylenemez. Sonuçta, Türk toplumu gerçeği biliyor da inkâr ediyor değil, bildiği gerçeği savunuyor. Bu toplum daha dünkü 'Susurluk Vakası'nı, toprak altından çıkan 'Hizbullah cesetleri'ni hukuk dilinde tanımlamakta, adlandırmakta ve arkasını getirmekte zorlanırken, 90 yıl önceki bir tarihi nasıl sancı çekmeden algılayabilecek ve adlandırabilecek? Üstelik de yıllarca bu denli bir karşı bilgi bombardımanına tutulmuşken...
533 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.